Çizgi


 

 

Kime doğacağını bilemezsin. Ne zaman öleceğini de. Kısa ya da uzun...

Bu iki nokta arasındaki çizgidir yaşam. O çizgiyi ne yapacağına, sen karar vereceksin.

 

Bunu öyle parıltılı bir şey sanma. Boşluktur bu... Sâdeliktir.

Ne istediğini bilmek, istemediğini itmektir. Başkalarına bakmayı bırakıp kendinle ilgilenmektir.

Hasbelkader eline geçenle şişinip böbürlenmemektir.

Çünkü ne elini seçtin sen, ne gözünü. Ne ananı seçtin, ne babanı. Ne bayrağını seçtin, ne dinini...

Bunlar, sana verilenlerdir.

 

Her ne varsa elinde, şükret! Her ne yoksa elinde, yine şükret!

Sahip olduklarınla doyar, sende olmayanla ayarsın.

 

Bil ki; bu dünya senin değil. Bu ülke senin değil. Bu şehir senin değil. Bu mahalle senin değil. Bu ev senin değil. Mezar dediğin o çamurdan çukur bile senin değil...

Ne bilirsin, senin toprağından can bulan ağacın kökleri nereye gider?

Mezar taşında birikmiş suyu içen kuşlar nerelere doğru kanat çırpar, ne bilirsin?

 

O çizgi var ya, o çizgi... İşte o çizgi senin. Göğüs kafesinde çarpan kalp senin. Gözünü kapadığında bulduğun huzuru yaşatan vicdan senin.

 

Koyu bir yağmur sağnağında, küçücük bir damlasın işte... Bir gün toprağa düşeceğin belli. Düştüğün toprakta ne yapacağın...